30 Temmuz 2012 Pazartesi

Kres Icin Dogru Zaman Mi?

     Yavrukusu krese vermeye karar verdik,yarin görüsmelerimiz olacak.Icime keder cöktü bile.Durup durup aglayasim geliyor,gün icinde bin kez öpüyorsam bugün onbin kez öptüm herhalde.
     Suclu hissediyorum kendimi cünkü yavrum cok minik daha,ömrünün sonuna kadar hep ögrenecek,okula gidecek,evden-benden uzak olacak,birak ne isi var,kalsin yaninda diyorum bir yandan.
     Orada ezilir mi,üzülür mü,beni baslarindan attilar mi der bilmiyorum.Akside mümkün elbette,belki de ilk günden cok sevecek ama iste,ne bileyim! Evdeyim ben,calismiyorum.Calissam belki daha kolay verirdim cünkü birde zorunlulugum olurdu,belki de tam tersi,zorunlu oldugum icin daha cok dokunurdu,hakkaten ne bileyim!
     Bu karari alma sebebimiz kisacasi söyle.Oglum cok sikiliyor artik sürekli benimle oynamaktan.Heran bir arayis icinde,sokakta gördügü her cocugun pesinden kosuyor,onunla oynamak istiyor.Arkadaslariyla ya da yasca büyük abilerle bir arada oldugunda oturup birkac saat oyun oynayabiliyor,cok güzel oyun kuruyor,hic huzursuzluk cikarmiyor.Götürdügüm kurslar ona yetmiyor,bu cok acik ortada.
     Birde ikinci bebek gündemimizde ve eger suan krese baslamazsa ve ben hamile kalirsam,tamda dogumdan sonra krese baslayacak belki de bu minik oglumda büyük bir travmaya neden olacak,onun bu dislanmislik hissini yasamasi dünyada isteyecegim en son sey...
     Diger nedenim ise tasinacak olmamiz.Tasinma döneminde sürekli kayinvalideme götüremem,ya da o onca mesafeyi hergün cocuga bakmak icin gelemez,hem oglum da bu durumda eminim ki daha cok sikilacak cünkü babaannemiz cok ilgili olmasina karsin asiri korumaci da.
     Ve diger bir neden almancayi daha erken ögrenebilmesi.Evet bazi almanca komutlari yerine getiriyor ancak türkce kadar degil elbette.Kursa gittigimizde ya da alman tanidiklarimizla bir aradayken herseyi ona türkce tercüme etmem gerekiyor.Türkceyi neredeyse cözdü sayilir,yani henüz konusamasa bile herseyi anliyor,onun hakkinda konusurken gelip beni susturacak kadar hemde..
     Ama acaba diyorum,acaba tam da türkceyle bu kadar hasir nesir olmusken,bir cok kelimeyi söylebiliyorken,cogunu anliyorken,onu birden almanca konusulan bir ortama soksam bocalar mi?En cok kafama takilan soru bu maalesef...
     Evet ingiliz egitim sistemiyle büyüsün istiyorum,evet aktiviteleri almanca olsun istiyorum,evet ana dili türkce ve türkceyi cat pat degil,tam anlamiyla bilsin istiyorum.Ama bunlarin hepsi 3 yasindan sonra ki dileklerim(di).
     2 yasina kadar türkce de epey yol katetmis oluruz ve 3 yasina kadar olan 1 yillik süre icindede almanca-türkceye agirlik verir,aktivite ve kurslarla bunu dengeleriz.3 yasindan itibarende ingilizceye  baslar ve hepsini bir arada yürütür diyordum,-ki evet yürütecegine eminim cünkü cevremde 4-5 dille büyüyen cocuklar var- ama iste simdi durumlar,dengeler,planlar allak bullak oldu.
     Almanca ve türkceyi es zamanli ögrenecek gibi birsey,ha belki türkce bir tik daha önde olacak.Ama belki de 2 yasinda konusacakken 3 yasa sarkacak konusma süresi.Bu durumda birde ingilizce gelince hepten mi bocalayacak!E 4-5 dille büyüyen cocuklar üstesinden gelebilmislerse oglumda basarir diyorum,yetenekle alakali,olmadi birakiriz ne olacak,onun sagligi herseyden önemli tabiiki de,ama öncesinde zorlamak,strese sokmak istemiyorum minigimi.
     Ayrica olayin birde duygusal yani var ki en cokta o koyuyor bana.Nasil alisacak,ögretmeni iyi bakabilecek mi,ilgilenebilecek mi,ne yiyecek,düserse ne olacak,kime sarilacak,biraktik diye üzülecek mi,mi mi mi mi....
     Uyurken bile özlüyorum,gidip yanina yatiyorum,izleyip koklayip öpüp geri cikiyorum odadan.Babasiyla 1 saat ciksa kirk kere ariyorum gelin artik diye.Allahim kimseyi evladiyla sinamasin,yokluklarini yasatmasin bize ama iste her anne gibi bende üzerine titriyorum,kiyamiyorum,doyamiyorum.Galiba önce benim alismam gerekecek...
     Püfff,vallahi de zormus,billahi de zormus bu isler.Simdi anliyorum sürekli kres-okul muhabbeti yapan anneleri.Demek ki neymis,basina gelmeden anlamiyormus insan...Allahim yardim et,yanlis birsey yapmayalim,tüm cocuklarla birlikte cok güzel bir okul öncesi dönemi yasasin insallah...Sans dileyin...

24 Temmuz 2012 Salı

Montessori Günlügümüz-1

     Dünyanin belki en eski ama ayni zamanda en güncel, en keyifli,aktif,farkli yöntemi bence Montessori egitimi.Bende günlük yasamimizin bir parcasi haline getirmeye calisiyorum ve hergün oglumla beraber bende ögreniyorum.
     En büyük sansim yasadigim bölgedeki kresler ve oyun gruplarinin bu yöntemle calismasi.
     Nasil ortaya ciktigini,önemini,uygulamalari tek tek yazamayacagim,hepsi cok kolay erisilebilir durumda artik ama en azindan gün icinde Montessori ile ilgili neler yapiyoruz kendi örneklerimizle ara ara bahsetmek istiyorum.Cünkü ana hususlari bilsek bile uygulamalari cesitlendiremeyebiliyoruz.Kaynaklar cogunlukla yabanci dillerde,ve türkce kaynaklar cok kisitli.En kisa zamanda Türkce kaynaklarinda isimlerini listelecegim ama önce toparlamam gerek..

     Öncelikle en temel oyunlardan birinden bahsedecegim.
     Sürpriz Sepeti denilen bu etkinligi cok daha kücükken yapabilirsiniz.Yani oturabilmesi ve nesneleri tutabiliyor olmasi yeterli.Ama yavrukus cok bu oyunu hala cok seviyor.
     Herhangi bir sepet yada kutuya cesitli esyalar koyuyorsunuz.Söyle detaylandirirsak metal,kumas,cam,tahta ve doga diye siniflandiriliyor ve buna uygun evinizden ya da dogadan topladiginiz tüm nesneleri sepete dolduruyorsunuz.Yalniz dikkat edilmesi gereken husus nesnelerin cocugun kendine zarar verecek yapida olmamalari.
     Örnegin ben cam olarak kare vazo süslerini koymustum,hani buz parcalari gibi olanlardan.Deri bir bez,sünger,ucu tirtikli bir sac bigudisi bile var :) Kurdeleler,ici boncuk dolu bir pet sise,kolye,top haline getirilmis alüminyum folyo,kus tüyü,deniz kabuklari,cam kozalaklari...Akliniza ne gelirse ve elinize ne gecerse toplayin ve sepete koyun.Sepeti cocugunuzun önüne koydugunuz anda gözlerindeki kesfetme isigini göreceksiniz :)
     Bu etkinlik onda tat alma,inceleme,isitme,dokunma,koklama ve kesfetmesini gelistirecek.
     Hem maaliyeti sifir,hemde cok keyifli,cok faydali bu ilk yöntemi yazarak-biraz gec kalmis olsamda- sayfamda acilisi yapmis oldum.Bekleyin bizi ;)

22 Temmuz 2012 Pazar

Bebegim Büyüyor- 19 Aylik Bebek Gelisimi

     Bu ay cok hizli ve yogun gecti.Türkiye tatilimizin gelisimi üzerinde kesinlikle cok olumlu etkilerini gördük,tam da tahmin ettigim gibi.Kalabaligi ve yenilikleri cok seviyor oglum,cokta cabuk uyum sagliyor sükür ki.

  • Tirmanmadigi yer kalmiyor artik,ve nihayet kolaylikla da iniyor.
  • Dil konusunda epey yol katetti,aabilmim (alabilir miyim),issemoo( istemiyorum), kacdii (kactim),mee gaktiii (ben kalktim) gibi,derdini 2 kelimelik kisa cümlelerle anlatmaya basladi,daha anlasilir kelimeler kullaniyor ve kelime hazinesi epey gelisti.
  • Papagan gibi,ne söylersek aynisini söylemeye calisiyor.
  • Ciyyap yani corap takintimiz artarak devam ediyor.Ciyyabiiim ciyyabim diye coraplarini seviyor,yetmiyor bizim ayaklarimiza yapisip bizim coraplarimizi da seviyor :)
  • Bireysel oyunlardan artik grup oyunlarina gecti.Yani artik baska cocuklarla cok rahat oyun oynuyor,hatta oyun kuruyor.Örnegin arabalarini yere siraliyor,karsisindaki cocuga da yere oturmasini isaret ediyor,kendiside uzaniyor,ona da araba veriyor,sirayla sürüyorlar,egleniyor,gülüyor :)
  • Cizim konusunda biraz daha ustalasti.Daire cizebiliyor ( yamuk yumuk ama olsun ) :)
  • Asiri sicakkanli oldu.Herkesle sohbet etmeye calisiyor,e yabancilar bizim millet gibi degil,bazen bakmiyorlar bile,bu defa sinirleniyor yada tam tersi sessizlesebiliyor.
  • Telefon delisi oldu.Dedesiyle,dayisiyla,amcasiyla,büyükbabasiyla biraksam saatlerce konusur.Karsi taraf telefona cevap vermeyince cikan sese sinirlenip söylenmelerine bayiliyorum :)
  • Getir-götür islerini büyük keyifle yapiyor.
  • Hayvanlar hala vazgecilmezleri,Türkiye´de sokak kedileri ve köpeklerinin pesinde kosmaktan yorgun düsüyordu :) Ha birde karincalari kovalamaktan :)
  • Ne giydirirsem büyük bir dikkatle ne giydigini incelemeye devam ediyor,mesela hirka giymekten hoslanmiyor,aninda cikariyor.
  • Danke (tesekkürler) demeye hala devam ediyor(danne,danni diyerek).Bir nesneyi istediginde ve ona verildiginde kullaniyor.
  • Yüzmeyi cok seviyor olmasina ragmen banyo yapmaktan müthis sogudu,anlam veremiyoruz haliyle.Zorlamadan,cabucak dusun altina sokmak zorunda kaliyoruz maalesef.
  • En büyük zevki araba sürmek ve kitap kurcalamak yine ama bu aralar lego bloklarini renk sirasina göre ayirmak,dizmekte cok keyifli geliyor.
  • Artik renklerin büyüüük cogunlugunu biliyor,harflerinde yine bazilarini alfabetik olarak cikariyor hala.
  • Teknolojik gereclere asiri merakli,iphone,ipad ondan sorulur,cihazi tamamen acip videolarini uzun zamandir acip izliyordu ama artik fotograf cekmekten oyunlari acmaya kadar herseyini kesfetmis,kendi yapiyor..
  • 10 a kadar olan rakamlari taniyor,gösteriyor.
  • Kalemlerini kalemlige itina ile koyuyor,kitaplarini kitap sepetine,oyuncaklarini oyun sandigina..Düzenli olucak gibi ama bakalim ;)
  • Yapamadigi bir yapboz ya da tahta blog vs.varsa yardim istiyor,ama beraber tutarak yapmamizi istiyor,tek basima yaptigimda sikiliyor ya da sinirleniyor.
  • Sinirlenmek diyince :) 2 yas sendromunu dibine kadar yasiyoruz hala.Test etmeleri,direnisleri,burda patron benim edalari,ayak diremeleri gecen aya göre azaldi sanki ama hala yeterince siddetli ;) Neyse ki sinirlarimin net oldugunun da bilincinde ve fazla sansini zorlamiyor ;)
  • Dans etmeye bayiliyor,acayip oynak bir cocuk oldu.Hatta Beyoglunda kemence sesi duyar duymaz sesin geldigi yöne firlayip onca kalabaligin icinde ayaklarini yere vura vura,kafasini saga sola sallaya sallaya resmen horon gösterisi yapti millete :) Sirtaki müzigi de favorisi,cildiriyor duyunca.Hayir görende evde sürekli oynuyoruz saniyor,aksama kadar klasikten baska birsey calmaz evde halbuki,müzik acligindan disa vurumu böyle oluyor herhalde :) Babamin tabiriyle ´ özüne dönüyor cocuk ´ :) hey Allahim ya :)
Aklima gelenler bunlar.Bu ay en cok sevindigim olay diger cocuklarla yada abilerle oyun kurmaya calismasiydi.Saatlerce benden bagimsiz arkadaslariyla uyumlu bir sekilde oynayabiliyor,ama tabii arada sirada benim orda olup olmadigimi kontrol ederek ;) Birde tabii ki konusma cabalarindaki son durum cok sevindirici,resmen diyalog kuruyoruz ve anlasildigini görmek onu daha cok cesaretlendiriyor.Gittikce hersey daha keyifli olmaya basladi,evde genelde yapisik geziyoruz ve bazen hakkaten yoruluyorum ama odadan ciksam ´anneee yerdeee´ diye pesimden pitir pitir kosan bir cift ayak sesi var ya,herseye deger :) Cok sükür...Gelecek ay neler olacak bakalim :)


Not: Yine,yeniden hatirlatmak istiyorum,her bebek farklidir,her bebegin gelisim sürecleride farklidir.Bu yazdiklarim sadece benim bebegim icin gecerli durumlardir ve baska hicbir bebek icin referans alinmamalidir..:)

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Tatil Bitti,Rutine Devam...

     Evdeyken zaman gecmek bilmez,tatilde 3 hafta nasilda hizla gecti gitti anlayamadik!En basindan baslayayim...
     Ankara´da annemlerde 2 gün kaldiktan sonra arabayla Istanbul´a gectik.Yolda Sapanca´da durup yemek yedik.Istanbul´a yaklasirken ´trafik cok kötü,köprüler kapali,arabayla rezil olursunuz´ doldurmalarina inandigimiz icin epey korksakta hicte öyle olmadigini görünce rahatladik.Istanbullu arkadaslarim hic gücenmesinler ama sadece sunu söylemek istiyorum.
     Istanbul´da bize göre trafik cok normaldi,büyüksehir en nihayetinde,gayet normal,hatta iyi bile!Ayrica sunu da ekleyim,kaldigimiz 5 gün icinde sürekli arabayla gezdik,ayni gün 2 gelis 2 dönüs toplam 4 kez köprü trafigine de kaldik ama hic bir sorun yasamadik.Arabayla bogaz turu bile yaptik,girmedigimiz delik kalmadi.Cok keyif aldik ve yine gidersek kesinlikle yine arabayla gideriz.Park sorunu da hic yasamadik,Taksimin göbeginde bile :) Ha birde,Istanbul trafiginde(!) de gayet centilmen insanlar var,yolunu kesme vs.hic yasamadik.Ankara bu konuda inanin daha geride.Kuralsiz,saygisiz kullananlar  daha cok bence.
     Otelimiz zaten Sultanahmet´teydi.Ayasofya´yi terastan,Topkapi sarayinida odanin penceresinden rahatlikla izleyebiliyorduk.Yani tarihi yerleri gezmek daha kolay oldu bizim icin.Kapalicarsi zaten harikaydi,birkac esnafla sohbet etme sansimiz oldu,cok keyifliydi.Misir carsisinin kalabaligi ve buram buram kokan taze cekilmis türk kahvesi bizi ikinci kez vurdu ve yine paket paket kahvelerle doldurduk elimizi kolumuzu.Eminönü balikcilari,tahta tabureler üzerinde salas yenen balik ekmegin tadi,sesler,kosusturmalar,martilarin cigliklari,vapurlarin gürültüleri...Hepsini yine hayranlikla izledim,yasadim.Cok seviyorum ben bu düzensizligi,hengameyi :)
     Kadiköy yine olmazsa olmaz duraklarimizdandi.Eh,evimiz yuvamiz bir nevi degil mi ;)Hem öglen vapurla gecip,gezip,aksama yeniden arabayla gectigimizde oldu.Heryer ama heryer cok güzeldi.Ama en cok yine beni vuran Kiz Kulesi oldu tabii ki...Kiz kulesine bakan evlerde oturanlari ciddi anlamda kiskaniyorum.Ömrümü oraya bakarak gecirebilirim,o derece...
     Bol bol alisveriste yapma sansim oldu cünkü cok iyi alisveris merkezleri var.Onun haricinde Kapalicarsida kendimi kaybettim,o motifler,laleler,kaftanlar...Istanbul´daki pazarlarinda meshur oldugunu duydum ama kismet olmadi bu defa,arastirmadim da isin acigi,cok severim pazarlari aslinda.Kisacasi Istanbul bir rüya gibi geldi,gecti yine...Insallah en kisa zamanda yine yine yine giderim :)
Istanbuldan ciktiktan sonra Abant´a gittik.Hayalkirikligi yasadigimi söylemem gerek.Dogasina lafim yok kesinlikle ama hic begenmedik ne oteli (güya tanindik meshur biyer ),ne cevreyi...Sabah erkenden de Düzce´ye yola ciktik.Fenerbahce Topuk Yaylasi Tesislerine tabiiki de :)
     Tek kelimeyle mükemmeldi...Hem dogasi -Abanta bir milyon basar- hem yapisi,hem calisanlari,herseyi harikaydi.Her sene birkac gün oraya gidip kafa dinleme sözü verdik kocacigimla.Balkonda,göl manzarasinda,tertemiz havada bol bol kitap okudum,cok iyi geldi tüm yorgunluguma.
     Ankara´ya döndügümüzde yogun tempo bizi bekliyordu.Kuzenimizin kinasi,dügünü,babamin belinden problemleri ve hastane-ev arasi mekik dokumaca derken izini bitirdik,geldik.
     Kisaydi ama dolu doluydu.1 yil iple cektigimiz,gün gün usanmadan saydigimiz tatilimiz böyle gecti iste.
     Ha birde yavrukusu Istanbulda günes carpti,ateslendi.Dönecegimiz gün yani tamda pazar günü nöbetci doktor bulurmuyuz ki sorulariyla direk Alman hastanesine götürdük.Hafif kizariklik var bogazinda dedi ama 3 gün ates onu da bizi de cok hirpaladi.Ankara´da ise durum iyice vahimlesince cocuk hastanesine gittik.Meger bogazi tamamen enfeksiyon olmus,antibiyotik tedavisiyle cok sükür ki gecirdik ama bu arada bende hastalaninca daha zor oldu bizim icin.
     Dönüs yolu maceramizida anlatip konuya nokta koyayim.11 de havalanmasi beklenen ucagimiz saatinda tam havalanirken-artik son surat pistte hareket halindeyken- aniden dehset verici bir frenle durduk.Meger ariza cikmis.Ucakta ayilanlar,bayilanlar...2 saat ucaktan cikarmadilar bizi,teknik ekip vs.geldi.Yok,olmuyor.Uzun sürebilir diye bizi tekrar havaalanina aldilar,tam 8 saat orda burda süründük.En sonunda baska bir ucakla aksam 7de ucabildik ama bu defa da baska bir havaalanina inis yaptilar.Yolculari otobüslerle diger havaalanina götürdüler.Neyse ki kayinpederim internetten olan biteni takip ettigi icin bizi indigimiz yerden aldi.Eve geldigimizde ise saat sabahin 1iydi...
     Hem yogun hem hizli bir tatil gecirmis olduk yani,tadi damagimizda kaldi.Ama sunu anladik ki deniz tatili yapmadan olmuyor,deniz-kum-günes üclüsünü istiyor bu bünyeler.Eylülde kisa bir kacamak hic fena olmaz degil mi,kim bilir ;)